26 Mayıs 2011 Perşembe

Sivrisineğin Zikri

Salih Baba Divanı- Seni hayvan iken İnsan eder Şeyh

Seni hayvan iken insân eder şeyh
Gönüller şehrine mihmân eder şeyh

İçirip bir kadeh aşkın meyinden
Gedâ iken seni sultân eder şeyh

Münevver eyleyip kalbin sarayın
Derûnun derdine derman eder şeyh

Olursun "men aref" sırrından agâh
Seni katre iken umman eder şeyh

Haber verir hakîkat illerinden
Sana çok tuhfeler ihsan eder şeyh

Sana söyler ledünnîden meânî
Hakîkat ilm ile irfan eder şeyh

Olursun vahdetin sırrından agâh
Seni bir noktada yeksan eder şeyh

Bulursun Pîr-i Sâmî gibi şahı
Bir anda vâsıl-ı cânân eder şeyh

Olunca rabıta Salih pîrine
Mugaylanlıkları gülsan eder şeyh.

Salih Baba Divanı- Söz ile bir kalbe doğmaz ledünnî

Söz ile bir kalbe doğmaz ledünnî
Bütün azaları dil olmayınca
Nefs-i emmârenin bilinmez fendi
Gönül sehri bahr-ı Nîl olmayınca

Söz ile bulunmaz bir sâdık muhîb
Derde düsmeyince aranmaz tabîb
Her bir sükûfeye konmaz andelîb
Madem ki içinde gül olmayınca

Her bir âsık vâsıl olmaz yârına
Berdâr olmayınca vuslat darına
Pervâne-ves düsüp askın nârına
Mansur gibi yanıp kül olmayınca

El çek mâsivâdan bırak bu câhı
Râz-ı derûnundan eylegil âhı
Cânân illerinin açılmaz râhı
Varıp bir kâmile kul olmayınca

Pîr-i Sâmî gibi sâhib-irsâdı
Bulup kapısında kılak feryadı
Hiç birimiz bulamazık necatı
Bizim delîlimiz Ol olmayınca

Salih bu sözlerin yalan olamaz
Her beser süratli insan olamaz
Her bir kimse ehl-i irfan olamaz
Kırk yerden yarılmıs kıl olmayınca

22 Mayıs 2011 Pazar

BÜYÜK SİLSİLE-İ ŞERİF

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahîm

Elhamdülillah! Rabbil âlemin, elhamdülillâhi hakka hamdihi ve senâihi, ves salâtü ves selâmü âlâ hayrı halkıhi Muhammedin (sallallâhu teâlâ aleyhi vesellem) ve âlâ âlihi va ashâbihi ve ezvâcihi ve ehli beytihi ecmaîn (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn).

Allâhümme belliğ ve evsil misle sevâbi hâzihil hatmetiş şerifeti badel kabûli minnâ bil fazli vel keremi, hediyyeten vâsıleten ilâ ruhi menbais sıdkı ves safa, eşrefil verâ, seyyidinâ Muhammedinil Mustafa (Sallallâhu teâlâ aleyhi vesellem) ve ilâ ervâhi âlihi ve ezvâcihi ve ashâ-bihi ecmaîn (rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn).

Ve ilâ ervâhi küllin mines sâdatî silsiletit tarîkatil aliyyetin Nakşibendiyyeti vel Kâdiriyyeti ves Sühreverdiyyeti vel Kübreviyyeti vel Çeştiyye (kaddesallâhü teâlâ asrârehümül aliyyeh).

Ve alel husûsi ilâ ruhi şeyhinâ ve melâzinâ ve kıdvetinâ ve imamına ve imâmit tarîkatî zil feyzil carî ven nûris sârî eşşeyh bahâel hakkı vel hakikati ved din eşşeyh Muhammedinil üveysiyyil Buhariyyil Marûfi bi Şahı Nakşıbend (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ ruhi menbail maârifi vel kemâli seyyidis sâdâti hazreti eşşeyh esseyyid Emir Külâl (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil mukbili aleyke veli mâsivâken nâsi eşşeyh Muhammed Baba Sammâsî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil vâlihi fi muhabbeti mevlâhül ganiyyil marûfi bi hazreti Azîzân Hâce Aliyyir Râmitinî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil mu'ridi anil murâdid dünyeviyyi vel uhreviyyi eşşeyh Mahmûdil İnciriyyil Fağnevî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil mütesellihi anil hicâbil beşeriyyeti eşşeyh Arifir Rîvegerî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil kutbil evliyâi vel burhânil asfiyâi, kâmiil bidati muhyis sünneti şeyhul meşâyih Abdülhâlıkıl Gucdüvâni (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil kutbil hakkânî vel gavsis Samedânî eşşeyh Ahmedil Fârûkiyyis Serhendiyyil marûfî bil İmâmir Rabbani el müceddidi lil elfıs sânî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ rûhil kutbi dâiretil irşâd, gavsis saka-leyni ales sedâdis şâiri fillâhi er râkiis sâcidi zülcenâheyn hazreti Ziyâüddin mevlânâ eşşeyh Hâlid (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ ruhi menbail hilmi ve nûriz zülâmil hâdî beynel aşâiri vel akvam, hazreti sirâcüddin min halefi seyyidil enâmi mevlânâ eşşeyh esseyyid Abdullah (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ ruhi şeyhinel gayyurillezî bihi netebâ-ha mevlânâl vakur kutbil irşâdi vel medar hazreti şi-hâbüddin mevlânâ eşşeyh esseyyid Tâhâ (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ ruhi sultânil küberâil mütekaddimîn ve kıdvetil küberâil müteahhirîn, gavsil âmmeti vel hâifîn, kutbil ümmeti ves sâlikîn ve muğîsil müstagîsîn mûnisil gurebâi vel âşıkîn, şeyhinel kâmilil mükemmilil üveysiyyi mevlânâ ve seyyidinâ ve senedinâ eşşeyh esseyyid Sıbgatullâhil Arvâsî (Kuddise sırrıhu).

Ve ilâ ruhi sultânil arifin, ve kutbil aktâbil vâsılîn, el müteşerrifi bil fenâil mutlak, mürebbis sâlikine ilâ rabbihim alel vechil ehakki, nâşiriş şerîatil garrâi kâmiil bidatid darrâi, müceddidi âsâris selefi vet tabiîne ve mümehhidi bünyanit tarikatil halefi vellâhikin. El mutasarrıf! alel ıtlâkıllezi lem nerâ lehu nazîrün badel tefahhüsi fil âfâkı kâtıin nisbeti anil mübtedîit taği mevlânâ ve seyyidinâ ve ruhuna! feda şeyhinel kâmilil mükemmili eşşeyh şahı Abdurrahmânit Tâğî (Kuddise sımhu).

Ve ilâ ruhi sultânil vâsılîn ve umdeti küberâil âşıkîn, kutbil irşadı bil yakîn, menbail hilmi vel meârifı vel ihsan, sahibil ilmi vel edebi vel irfan el muhrik! mâsivallah. El müteşerrifi bil fenâi badel fena, sümmel bekai billahi badel beka el muhyiş şerîatil garrâi kâmiil bidatid darrâi ruhuna ve emvâlünal feda, şeyhinel kâmilil mükemmili eşşeyh Muhammedinis Sâmiyil Erzincâni (Kuddise sırrihu).

Ve ilâ ruhi sertâcil evliya ve burhanı kâffei mahlûki Huda, hazreti mefhari mürşidân, menbais sıdkı ves sadâkati vel hakîkati vel marifeti vel irfan, el muhriki mâsivallah bil cezbetil vâsılı ilallah, el mü¬teşerrifi biş şerîati vet tarîkatil makbûleti vel edebi vel ihsan, ruhuna ve emvâlünal feda şeyhinel kâmilil mükemmili hadimi dergâhı hazreti Sâmî eşşeyh Şahı Muhammed Sâniyyil Erzincânî (Kuddise sırrihu).

Ve ilâ ruhi sultânil evliya ve mahremi sırrı es¬rarı enbiyâ, câmiil kemâlâtis sûriyyeti vel mâneviyyeti eşşeyhul ekber ve kutbul aktab, ruhuna ve emvâlünal feda mevlâyî, mevlâyî, mevlâyî ve seyyidî ve senedî ve men bihi temessüki ve bihi iftihâri ve minhu istimdâdî şeyhinel kâmilil mükemmilil üveysiyyil mürşi¬dân, sertabibi âşıkân eşşeyh şahı Musa Dede Bayburdî (Kuddise sırrihu).

Ve ilâ ruhi sultân-il aşık-an ve gavs-ul azam. Sıtku tabii Tariki Nakşi Asalet ve sadakat timsali Tevazuda Abu Turab misali. İrşat-ı sohbette yoktur emsali. Merhamet ve metanette eşi bulunmayan. Tayyi mekanda sınır tanımayan. Hasrette Yakub’a Cemalde Yusuf’a Izdırap ve meşakkatte Eyyub’a emsal. Üveysi-yül mürşidan. Eşşeyh es seyyid Abdurrahim er-erzincani.(Kuddise sırrihu)

Ve ilâ ervâhi küllin mines sâdâti vel hulefâi vel mürîdîne vel muhibfaîne vel mensûbîne vel müntesi-bîne ilâ hâzihit tarîkatil aliyyeti ve sâirit turuk. Allâhümmektüb misle sevâbıhâ fi sâhifeti amali küllin, verfa bihâ derecâti küllin, ve âli fî âlâil illiyyîne menzilete küllin ve zidnâ muhabbete inde cenabı küllin, ve efid aleynâ min berekâti küllin ve etmim lenâ sülûke, hâzihit tarîkatil aliyyeh ve veffiknâ li merdâti şeyhinâ ve imtisâli evâmirihi ve içtinâbı menâhihi verzuknal bekâe bike badel fenâi fike âlâ kademi sâdâtines sâli-kine fihâ. Allâhümmağfırlenâ hatâyânâ veclübnâ ilâ muhabbetike bi muhabbeti evliyâike verzuknat tevfîka vel istikâmete âlâ dinike ve taâtike bi rahmetike yâ erhamerrâhimîn. Âmin, âmin vel hamdulillâhi Rabbil âlemîn...

ALTIN SİLSİLE

SEVGİLİ PEYGAMPERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)
EBU BEKİR SIDDIK (R.A)
SELMAN-I FARİSİ (R.A)
KASIM B. MUHAMMED (K.S)
CAFER-İ SADIK (K.S)
BEYAZİDİ BİSTAMİ (K.S)
HASAN HARKANİ (K.S)
EBU ALİ EL FARİMEDİ (K.S)
YUSUF EL HAMEDANİ (K.S)
ABDULHALIK GUCDÜVANİ (K.S)
ARİFİ RİVEGERİ (K.S)
MAHMUD İNCİR FAĞNEVİ (K.S)
ALİ RAMİTİNİ (K.S)
MUHAMMED BABA SEMMASİ (K.S)
SEYYİD EMİR KÜLAL (K.S)
ŞAHI NAKŞİBEND (K.S)
ALEADDİN ATTAR (K.S)
YAKUP ÇERHİ (K.S)
UBEYDULLAH AHRAR (K.S)
MUHAMMED ZAHİD (K.S)
DERVİŞ MUHAMMED (K.S)
HACEGİ EMKENEGİ (K.S)
MUHAMMED BAKİBİLLAH (K.S)
İMAM-I RABBANİ (K.S)
MUHAMMED MASUM (K.S)
MUHAMMED ŞEYH SEYFEDDİN (K.S)
SEYYİD NUR (K.S)
MAZHARI CANI CANAN (K.S)
ABDULLAH DEHLEVİ (K.S)
MEVLANA HALİD BAĞDADİ (K.S) (buradan sonrası Halidi Koluna aittir.)
SEYYİD ABDULLAH (K.S)
SEYYİD TAHA (K.S)
SEYYİD SIBGATULLAHİ ARVASİ (K.S)
ABDURRAHMAN-I TAĞİ (K.S)
MUHAMMED SAMİ ERZİNCANİ(K.S) (buradan sonrası Halidi Kolu Erzincan Şubesi)
MUHAMMED BEŞİR (SANİ) ERZİNCANİ (K.S)
MUSA (DEDE PAŞA) BAYBURDİ (K.S)
ABDURRAHİM EL ERZİNCANİ (K.S)
BEYLERBEYİ BAYBURDİ (K.S) ( Hayattadırlar ve irşad'a devam etmektedirler. )

19 Mayıs 2011 Perşembe

Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin Tasavvufi Görüşleri:

Tasavvufi görüşlerini Risale-i Halidiye ve Mektupları adlı eserinde belirten Halid-i Bağdadi Hazretleri; tarikatı, “Kötü huy ve ahlaklardan kurtulmak ve bu kötülerin yerine iyilerini koymak. Kalbi temizleyerek, cilalayarak (bu ancak zikirle olur) sahibine, Allah’a teslim etmek” olarak açıklamış. Ve tarikatın kesinlikle şeriat temelleri üzerine kurulması ve şeriatla ilgili hiçbir şeyin değiştirilmemesi gereğine dikkat çeker. Adap ve usule dikkat edilmediği taktirde tarikata girmenin faziletli olamayacağını ve akıbetinin de hayırlı olamayacağını bildirir. Ona göre;

1- İnsanların rızası göz önüne alınarak tarikatta herhangi bir değişiklik yapılmamalıdır.
2- Tarikat, idarecilerle ünsiyet kurmak ve siyasi istismar aracı olarak kullanılmamalıdır.
3- Tarikatın ölçüleri içerisinde takvaya göre amel etmeyenler Allah’ın gazabına uğrarlar.
4- Yüksek hal sahibi olduklarını iddia eden kimselerin, bu durumları, onların tarikat esaslarına riayet etmemelerine bir gerekçe olamaz.
5- Hiç kimse, ihlas ve itikadı gerekçelerle şeriatın emirlerini ve tarikatın adap ve kurallarını terk edemez.
6- Tarikat, dinin emir ve yasaklarını azimet ölçüsünde yaşamaktan ibarettir. Ayrıca tarikat, Allah rızasını ve Peygamber Efendimiz’in sevgi ve ahlakını kazandırır, yükselmeye vesile olur.
7- Tarikat, avam tabakasındaki Müslüman-ların çoğunluğunun içinde, zahirde onlar gibi giyinip, onlar gibi yemeye içmeye, fakat gönül alemi bakımından onlara hiç benzememeye ve gönülde yalnız Allah’ın olmasına, oraya başka muhalif bir şeyin girmemesine önemle dikkat eder. Kibir, gurur gibi hallere asla iltifat etmemektir tarikat!
8- Tahrikatta, şeyh, mürit ile rabbı arasında bir vesiledir. Vesileden yüz çevirmek Allah’tan yüz çevirmektir. Mürşidi sağ olduğu müddetçe onun kontrolünden çıkmaz. Dünyasını değişmeden önce ona kimi işaret göstermişse onun emrine girip ve mürşidine gösterdiği saygının aynısını ona göstermelidir. Böyle bir işaret verilmemişse ve de kendisi de kemal derecesine henüz erişmemişse işte o zaman kendine bir mürşit arayıp bulmalıdır.
9- Şeriatın emirlerini, sünnetin gereklerini ve tarikatın esaslarını bir tarafa bırakarak kendi hal ve rüyalarını, şeriat ve sünnete uymasa dahi ön plana alarak onlarla amel eden kimseler, Allah’ın aklını aldığı nasipsiz kişilerdir. Bunlara rastlandığı zaman aslandan kaçar gibi bunlardan kaçmalıdır.

Abdülhalik Gucdevani Hazretlerinin 8 Düsturu

1- Huş der dem…
2- Nazar ber kadem…
3- Sefer der vaten…
4- Halvet der Encümen…
5- Yad-ı kerd…
6- Baz-ı keşd
7- Nigah-ı Daşt
8- Yad-ı Daşt

Son ölçünün "bunlardan başka her şey zi-yandır!" manasına bir de eki var…


Ayrıca 3 düstur daha:
1- Vukuf-u zamani…
2- Vukuf-u Adedi…
3- Vukuf-u Kalbi…
bunlarla beraber hepsi 11 ölçü...

1- HUŞ DER DEM: Alınan her nefeste ayık ve hazır olmak, nefesini alıp verirken Allah’tan gafil olmamak. Şahı Nakşibendi: -Bu yolda ilerlemenin asıl şartı nefesle ilgilidir her nefeste hale bakmalı, nefesin giriş ve çıkışında iki nefes arasını öyle muhafaza etmelidir ki hiçbiri vücuda gafletle girip çıkmasın.
2- NAZAR BER KADEM: Göz ayağa baka-cak. Mürit köyde şehirde sahrada nerde olursa olsun gözü ayağına çivileyecek ve ayak uçla-rından başka yere bakmayacak. Böylece gözün baktığı yere gönlünde akması mahsu-rundan kurtarılmış olur.
3- SEFER DER VATEN: Vatanda sefer manasına gelen bir tabir müridin kötü ahlakla-rından ve beşeri sıfatlarından sıyrılıp iyi ahlak ve meleki sıfatların vatanı olan asli haline dönmeyi kastetmektedir.Mürşit aramak için ya-pılan maddi yolculukta kastedilebilir.
4- HALVET DER ENCÜMEN: Yani toplu-lukta yalnızlık. Nakşibendi Efendimiz, zahirin halk ile batının (Gönlün, iç alemin) hak ile ol-malı buyuruyorlar. Ayrıca ve çok önemli bir a-çıklama daha yine Hoca Bahaeddin Nakşibend buyuruyor: Bizim tarikatımızın en önemli un-surlarından birisi sohbettir. Halktan uzaklaş-makta şöhret, şöhrette ise afet vardır. Hayır ce-miyettedir, cemiyetse sohbette.
5- YAD-I KERD: Dilin kalp ile birlikte zikre-debilmesi keyfiyeti.
6- BAZ-I KEŞT: Zikirde ihtiyarsızca hatıra gelen iyi ve kötü her türlü fikri kovmak, zikrin halis olması için bu şarttır.
7- NİGAH-DAŞT: Bu gönle gelen havatırın yani olmaması gereken düşüncelerin muraka-besi onlara karşı uyanık olmak ve direnç gös-termek gayreti.
8- YAD-DAŞT: Her an ve mekanda vicdan ve zevk yoluyla Allah’tan haberli olmak hali.
9- VUKUF-U ZAMANİ: İnsanın her an ken-di halini bilmesi ve o halin şükür mü yoksa özür mü gerektirdiğini anlaması.
10- VUKUF-U ADEDİ: Zikir sayısına dik-kat ve riayet göstermek.
11- VUKUF-U KALBİ: Gönülde Allah’tan başka hiç ama hiç bir şeyin olmaması.

Abdulhalik Gucdevani’nin getirdiği bu ve buna benzer bazı usuller Nakşibendi Tarikat’ında tarihi süreç içerisinde hiçbir değişikliğe uğramadan aynen korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

Halidilik ve Esasları

Bu yüce yolun bağlılarını bu yolda yürümeleri yol almaları için aşağıda yazılacak temel esasları kabul etmeleri ve bunlara kesinlikle uymaları gerekmektedir. Bir Halid-i mürşidin-den ders alan herkesin bu esaslara harfiyen uymadıkça bu tarikattan ve mürşidinden istifade etmesi kesinlikle mümkün değildir. Burada kastedilen istifade seyr-i sulük (Allah yolunda yolculuk) manasınadır. Yoksa bu yolun mürşitlerini ve mensuplarını sevme ve onlara saygı duymanın her insana sağlayacağı bir istifade vardır ki, kastımız tabi ki bu değil.
Mevlana Halidi Bağdadi, Nakşibendî Tarikatı’nın Halid-i Kolu halifelerinden, vekillerinden ve müritlerinden uymasını istediği ve bunlara uymayan bizden değildir dediği Halidiliğin esasını teşkil eden kurallar:

1- Şeriatsız tarikat olmaz.
2- Şeriata ve sünnete uymayan hiç bir işimiz fiilimiz ve amelimiz yoktur olamaz. Bir halife veya mürit kendisi şeriata ve sünnete uymadığı halde Nakşi olduğunu ve bizim yolumuzda olduğunu söylüyorsa ve siz de onlara inanıyorsanız Allah onları ve sizi ıslah etsin. Zira siz de onlar da ancak sapıklardansınız.
3- Gıybetle zinanın farkı yoktur. Hatta gıybet edenin işi daha zordur. Çünkü zina eden her halükarda işlediğinin günah olduğunu bilir ve tövbe eder. Hâlbuki gıybet eden çoğunlukla günah işlediğinin farkında değildir. Bunun için tövbe de etmez.
4- Şeriatın helal kıldığını al ve onu hayır yolunda harca.
5- Mümin kardeşin ihtiyaçlıyken sen gereksiz harcama yapma.
6- Hiç kimseyi hakir görme. Nefsinin baş-kasından üstün olduğunu düşünme ve nefsine iyi bir işi olmadığını telkin et.
7- Şeytanın akıllarıyla oynadığı kimseler gibi Allah’ın fazlına güvenip ibadetlerini terk etme.
9- Zikri kalbiyle ibadetlere devam et.
10- Hüküm sahibi hiç bir emirin işine girme.
11- Abdestsiz gezme, yeme, içme, uyuma.
12- Sünnetleri terk etme. Ruhsatları gücün nispetinde terk et.
13- Namazlarını kazaya bırakma. Kazaya kalanı da hemen kıl.
14- Başındaki görevlilere karşı çıkma. Onlarda şeriata ve tarikata muhalif bir hal görürsen görev yeri dışında yalnızken onu uyar yine aynı haller devam ederse mürşidine bildir.
15- Şeriata ve sünnete uygun olmayan sohbet etme, edene de yakın durma.
16- Mürşidine olan bağlılığını göstermenin en güzel yolu emrini tutmaktır.
17- Sevdiğinin emrini erteleyen onu sevmiş değildir.
18- Şeyhinin münkiriyle görüşme. Ona dil uzatana gücün neye yetiyorsa onunla karşı dur. Onu inkar edene selam bile verme.
19- Tekkene mal en bedenen hizmeti ihmal etme, bir şartla ailenin nafakasını keserek yap-tığının sana bir faydası olmaz.
20- Helal kazan, israf etmeden ye iç.
21- Hatimesini dersini virtlerini ve nafile namazlarını 15 gün özürsüz terk eden müritlikten çıkmıştır geri dönmesi için durumu mürşidine bildirerek kabul ederse dersini tazelemelidir.
22- Zina günahı müridin ihracına sebep olur. Tövbesi şeriatta kabul edilir ancak tarikatta şartlara bakılır; ya kabul edilir ya da edilmez. Kabul edilse de seyri sülük yeniden başlar. Bu hal müridin bütün amelinin silinmesine sebep olur Allah korusun.
23- Siyasetle uğraşan mürit olabilir. Tek şartla; bu kimliği ile tekkelere giremez ve ne sebeple olursa olsun tekkelerimizde siyaset yapamaz.
24- İnsanların veya emirlerin rızasını kazanmak için tarikatımızda değişiklik yapmaya kalkışanın bizim tarikatımızla bağı kesilmiştir.
25- Tarikatı kendi siyasi, ticari emellerine alet eden kişi bu tarikatın büyüklerine savaş açmış gibidir.
26- Tarikata yeni giren kişinin ilk yapacağı iş bütün ibadetlerini eksiksiz yapabilecek kadar Kur-an, fıkıh ve ilmihal bilgisini öğrenmektir.
27- Cuma günleri, cuma namazına kadar gideceği yere varamama ihtimali olan, yolculuklara çıkmasın. Cuma namazına boy abdestli olarak gitmeye gayret edin.
28– Teveccühe boy abdestli ve hiçbir yiyecek yemeden gelin. Ağzınızı ve dişlerinizi yıkayın ve temiz giysiler giyin.
29- Kadın ihvanlarla münasebetlerinizde hiçbir ayrıcalık tanınmamıştır. Şeriat ölçüleri aynen geçerlidir.
30- Kadın ihvanlarla, erkek ihvanlar bir arada hatme okuyamazlar. Aynı hatimeye ayrı bölümlerde katılsalar da kadınlar okuyamaz, yalnız dinleyebilirler.
31- Kadından, halife, vekil olamaz. Ancak mecburiyet halinde tarife verebilirler.
32- Erkek müritler kendi mahremi olan hanımlara ders tarif edebilir.
33- Tarikata bir bidat sokanın günahı, on kişiyi katleden bir katilin günahından daha büyüktür.
34- Açık zikir bu yolun yolcularına kesinlikle yasaklanmıştır.
35- Sesli cezbeyi kınamayın. Ancak çok itibar da etmeyin.
36- Şeriat ve sünnetlere uymayan kişilerde meydana gelen cezbe, keşif ve keramete itibar etmeyiniz.
37- Keramet haktır. Ancak velayetin şartı değildir.
38- Peygamberler mucizelerini göstermekle veliler ise kerametlerini saklamakla mükelleftirler.
39- Boy abesti alınıp tövbe namazı kılınmadıkça tarikata girilmiş sayılmaz.
40- Geceyi üçe bölüp; ilk kısmını sohbetle, ikinci kısmını uyuyarak, üçüncü kısmını ibadetle geçirin
41- Rabıtasız hiçbir iş yapmayınız.
42- Evvabin ve Teheccüt namazları sizin için farz namazlar gibidir.
43- Camilere ve cemaate devam ediniz.
44- İhvan kardeşinin ayıbını yüzüne vurma.
45- Hatanı ihvandan gizle, mürşidinden gizleme.
46- Rüya ile amel bizim tarikatımızda yoktur. Rüyada işaret olduğunu düşünüyorsanız rüyanızı mürşidinize anlatın.
47- Sohbet bizim tarikatımızın en önemli unsurlarından birisidir. Sohbetsiz mürşit olmaz. Sohbetsiz mürit zor yetişir.
48- Sabah namazından sonra dersinizi yapın. En efdal saat budur.
49- Selat-ü selamları ihmal etmeyin.
50- Kalbe doğan şey şeriata uygun değilse itibar etme
51- Sana muhabbet ve istikamet kazandıran sohbete devam et.
52- Mürşidinin sohbetinin olmadığı yere itibar etme.
53- Sabah namazından sonra, güneşin doğup bir saate yakın bir zaman geçinceye kadar ki olan süreyi telkin olunan zikirle ihya et.
54- İkindi ve akşam arasını muhafaza et

Nakşibendilik

Genel Hatlarıyla Nakşibendilik:

Nakşibendi tarikatını diğer tarikatlardan ayıran en önemli birkaç farkı yazarak girmek istiyorum bu bölüme.
1- Zikir şekil itibariyle tamamen hafi (gizli) dir. Cehri (açık sesli) zikir; farz ve vacip ibadetlerin gerektirdiğinin dışında tamamen yasaklanmıştır. Bu ferden ve cemaatle yapılan zikirlerin hepsinde böyledir.
2- Sohbet ve rabıta zikirden de önce gelir rabıtasız ve sohbetsiz zikir tek başına ulaştırıcı olamaz anlayışı hakimdir.
3- Önce “Muhabbet’ül Mevla” sonra “Muhalefet’ül heva” esasına inanılır ve müridin muhabbetsiz muhalefette çok zorlanacağını ileri sürerler tersini inkar etmemekle birlikte bu yolu tercih ederler.
4- Zikrin cemaatle yapılan bir şekli olan hatme-i hace okurlar.
5- Cemaate toplu teveccühte nakşilere mahsus bir usuldür.
6- Rabıtayı nakşi hayali ve rabıtayı nakşi cemali, nakşilerin bir usulüdür ve buna benzer daha birçok özel uygulama vardır.
Hz.Resulullah’ın Hz.Ebubekir’e hicret esnasında mağarada “Dilini damağına yapıştır ve kalbinden Allah de” emri nakşilerin zikir şekillerinin ana usulü kabul edilmiştir. Nafile namazlarını da teheccüt, evvabin ve işrak gibi pey-gamber efendimizin hadislerinden anlaşılabildiği gibi en çok önem verdiği uygulamalarından almışlardır.
Nakşilerin, hatme dedikleri toplu zikir şekli ise şu şekilde ortaya çıkmıştır:

Resululah bir gün yatsı namazından sonra evine istirahata çekilmiştir. Fakat bir zaman sonra geri gelir ve on kadar sahabenin bir halka şeklinde oturmuş zikretmekte olduklarını görür, ne yaptıklarını sorar, sahabeden birisi “Bin bir ihlas okuyoruz ya Allah’ın Resul’u” diye cevap verir. Resulullah “Ne iyi yapıyorsunuz, keşke bu benim ümmetime sünnet olsa” buyurur. Ve işte bundan sonra bu sahabeler tarafından zaman za-man yapılır, ta ki Abdulhalik Gucdevani’ye ka-dar bu böyle devam edip gelir. Onun zamanında bu hatme, fatihalar ve selavatlar eklenerek yapılır ama asıl son şeklini Şahı Nakşibendi zamanında alır. Abdulhalik Gucdevani ayrıca bu tarikatta günümüze kadar gelen önemli kurallar koymuş ve bu kuralların yaşatılması için bütün öğrencilerine sıkı sıkı tembih de bulunmuştur

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Tasavvuf Ayetleri / Araf Suresi


Tasavvuf Ayetleri/Ali-İmran Suresi












Tasavvuf Ayetleri/ A'la Suresi

Tasavvuf Ayetleri/ Ahzab Suresi





Celali Baba Divanı


        Durun üftadeler istikbalina,

        Velayet tahtının sultanı geldi,

        Dest uzatın Lal_ı Lebin Balına 

        Ledünni ilminin irfanı geldi.


        Payinde bir bölük melek simaler,

        Gene esti bize badı sabalar,

        Dert ehli derdine alsın devalar,

        Hayatı iksirin lokmanı geldi.


        Döker didei gamdan dürri nemler,

        Kadeh peymaneler pür cam-ı cemler,

        Yağar yağmur gibi sengi sitemler,

        Adüler gürzünün kalkanı geldi.


        Maarif serdarıdır özü anın,

        Nebatı kandı ala sözü anın,

        Dü çeşme tutiyadır tozu anın,

        Devasız dertlerin dermanı geldi.


        Hamdülillah eriştik nevbahara,

        Açtı gonca femi gül vara vara

        Haber verin gene bülbülü zara,

        Hakikat bağının bağbanı geldi.


         Habibi kibriyanındır bu dergah,

         Neden münkir olalım Allah_Allah,

         Kasem olsun inan vallahi billah,

         Sultanı enbiya varisi geldi.


         Celali dur selama gözle bu rahı,

         Budur burcu feleğin şemsü mahı,

         Tariki nakşinin pirü penahı,
 
         Elinde gavislik fermanı geldi.

Salih Baba Divanı

Gezeriz hayvân-ı nâtık misâli
Eki ü surbdan gayrı ne kârımız var
Kesret-i sevk içre çok lâübâli
Söylemeden gayri ne kârımız var

Pîr-i Sâmî kademinde türabız
Ne câh gözediriz ne kâmyâbız
Kanâat-nisîniz ehl-i harabız
Âlem-i ekvânda devrânımız var

Bizlere tarîfe ne hacet gülü
Ezelden olmusuz anın bülbülü
Her ırgalandıkça mûyunun teli
Gûnâ gûnâ bûy u elvanımız var

İmtihan-ı yârdır cevr ile sitem
Müsavidir bizde hem medh ile zem
Siddet-i berzahdan bizlere ne gam
Pîr-i Tâgî gibi sultânımız var

Nefsim bana râm ol düsme tesvîse
Hep fâsiddir bu kurduğun endîse
Sürüsün yedirmez kurt ile kusa
Pîr-i Sâmî gibi arslanımız var

Mezuniyyet almıs ask mektebinden
Doyulmaz sahımın hem sohbetinden
"Sırr-ı leben" zahir olur lebinden
Bî-fehim çok gafil insanımız var

Gönlüme naks oldu hubb-ı cemâli
Terk eyledim cümle hep kîl ü kati
Dünyâ-perestlerin çok ise mâli
Bizim de Đmâm-ı zamanımız var

"Men aref" sırrına vâkıf olmusam
Nefsim ile hem Rabbimi bilmisem
Mutmainne kalasına girmisem
Gayrette bir metin hisarımız var

Himmet-i evliya bize yâr iken
Sâh-ı Naksibendî ser-hünkâr iken
Seyyid Tâhâ Sıbgatullah var iken
"Kabe kavseyn"e dek seyrânımız var

Gönderdi Sâmî'sin ol Pîr-i Tâgî
Erzincan sehrinde kurdu otağı
Sami'dir cihanın hem seb-çerâgı
Bizim de ahd ile peymânımız var

Benlik berzahından âzâd olmusuz
Her bir sohbetinden irsâd olmusuz
Böyle bir sultâna evlâd olmusuz
Daha bundan büyük ne sânımız var

Gönül fehm edeli "lâ"dan "illâ"yı
Mecnûn-ves biz de bulduk Leylâ'yı
Nûr-ı cemâlinde seyr et Mevlâ'yı
Bir rûh-ı musaffa mir'âtımız var

Âtes-i askınla yandır Salih'i
Sarâb-ı lebinle kandır Salih'i
Taklîd'den tahkîke döndür Salih'i
Afv eyle hizmette noksanımız var.